Rizom ya da köksap, Gilles Deleuze ve Félix Guattari tarafından geliştirilen, özdeşlik, birlik, ikili karşıtlık, hiyerarşi ve durağanlıkla karakterize olan “ağaç biçimli” klasik batı felsefesine alternatif olarak ortaya konulan oluşa, çokluğa, farklılığa, harekete ve yatay yayılmaya dayalı bir düşünce modelini ifade eder. Rizomatik düşünce ile ağaç biçimli düşünce arasındaki fark, anlamını botanik kavramları olan ağaç ile rizom arasındaki görünüş farklılığında bulur. Ağacın bir başlangıç noktası (kökü) ve nihai bir varış noktası olmasına karşı, rizomun belirli bir başlangıç noktası ve sonul bir varış noktası yoktur. Bütün bağlantı noktaları belirli bir kökten çıkan ve dolayısıyla köke referansla anlamlandırılabilen ağacın aksine, rizomun bağlantı noktaları bir araya gelerek üst bir bağlantı oluşturmadan, çatallaşmalar ve kırılmalarla ilerler, dolayısıyla rizomun yayılımı belirli bir köke geri götürülemez. Ağaç önceden verili belirli bir güzergâhtan ilerler ve sırasıyla kök, gövde ve yapraklardan geçerek gelişimini tamamlar, rizomun ise belirli bir güzergâhı yoktur, o kendisine yeni yollar bularak ilerler. Bu çerçevede ağaç bir “evrimle”1 rizom ise “oluşla” karakterize olur. Rizomun “oluşu bir ağaçtan ya da bir kökten çok farklıdır, ilerleyen noktalar ya da kurduğu bir düzen yoktur.”2 Ağacın görüntüsünün, hiyerarşik bir örgütlenme ve yapılar arasında statik bir ilişki modeline, rizomun görüntüsünün ise yatay bir örgütlenme ve hareketli bir ilişki modeline gönderimde bulunması, rizom kavramının politikleştirilebileceğinin işaretidir. Rizom, tekilliklerin yeni bağlantılar kurmak yoluyla çoğullaştığı, çokluğun temsil ve özdeşlik yoluyla belirli bir birliğe dönüşmediği, hareketli bir zemindeki yatay ve çoğul bağlantıların ifadesi olan bir siyaset modeline işaret eder. Rizom “birleştirdikleri ağlar için hiçbir hiyerarşik düzene sahip olmaması”3 nedeniyle, meta, sermaye, nüfus gibi akışları kontrol altına alarak hareketleri sınırlandıran ve bu akışları hiyerarşik bir modele göre örgütleyen devlet gibi ağaç biçimli örgütlere karşı bir mücadele zemini sunar.
“Ağaç modelinin Batı gerçekliği ve Batı düşüncesine, botanikten biyolojiye, gnoseoloji, teoloji, ontoloji ve felsefe tamamına”4 egemen olduğunu belirten Deleuze ve Guattari, rizom kavramı aracılığıyla özdeşliği, birliği ve hiyerarşik düşünce/siyaset örgütlenmesini yapıbozuma uğratan ve farklılık, çokluk ve yatay ilişkilerle karakterize olan yeni bir düşünce ve siyaset modeli geliştirirler.
Ağaç biçimli düşüncenin en temel özelliklerinden bir tanesi de, belirli bir temeli/kökeni referans alan açıklama biçiminde görülür. Köken referanslı açıklama biçimi, farklılığı temsil aracılığıyla özdeşliğe dönüştürme eğilimindedir. Ağaç bütün bağlantı noktaları bir önceki bağlantı noktasına geri götürülebilecek bir gelişim seyri izler ve bütün bağlantı noktaları bir kökende toplanır. Dolayısıyla her bağlantı bir önceki bağlantıyı, köken ise bütün bağlantıları temsil eder. “Heterojen halde hareket eden, farklılaşan birimlerin birinden bir diğerine sıçrayan”5 bir seyir izleyen rizomun ise, bağlantı noktaları başka bağlantı noktaları tarafından sürekli kesintiye uğrayarak çatallaşır ve bu nedenle rizom geriye doğru götürülemeyecek bir “oluş”un ifadesidir. Bu özelliğinden ötürü rizom, temsile ve özdeşliğe karşı bir direnç göstererek sürekli yersizyurtsuzlaşır ve böylece kodlama sistemlerinden kaçan bir hareket tarzı izler
Köken referanslı açıklama biçimi, bütün bir süreci kökenin gelişim seyrinden hareketle anlamlandırmaya çalışarak, şeyleri kendi farklılığı ve tekilliği içerisinde ele almak yerine kökenin izdüşümü olarak telakki eder. Özdeşliğin egemenliği altındaki böyle bir düşünce, kökende temsil edilemeyecek bir gelişim seyri izleyen olguları ise, olması gereken modelden bir tür “sapma” olarak görür ve farkı pejoratif anlamda tanımlar. “Böyle bir köken aramak, ‘önceden olmuş olanı’, kendine tamamen uygun bir imgenin ‘aynı’sını bulmaya çalışmaktır; bu, meydana gelebilecek beklenmedik olguların tümünü, tüm hileleri ve gerçeği peçeleyen her şeyi arızi olarak kabul etmektir.”6 Rizomatik düşünce ise, retrospektif bir şekilde olguları bir temele götürmeye ve böylece farkı ‘bir’in egemenliğinde totalleştirmeye çalışan yaklaşımları yapıbozuma uğratarak, farkı ön plana çıkarır ve düşünceyi temsil sisteminden kurtarmaya çalışır. “Asıl önemlisi, rizom ya da çoğulluğun asla aşırı kodlanmaya izin vermemesidir, çizgilerinin ya da çizgilerine bağlı sayı çoğulluklarının üstünde destekleyici bir boyut yoktur.”7
Rizomatik düşüncenin kodlama ve temsil sisteminden kaçan ve sürekli yeni bağıntılar kurarak ilerleyen yapısı, yeni olana açıklıkla karakterize olur. Bu çerçevede rizomatik düşünce, kavramları yerleşik göstergeler sisteminden kurtarır ve onları farklı bağlantılar kurmaya hazır hale getirir. Kurulan bu bağlantılar, tıpkı rizomun ilerleyişinde olduğu gibi kırılmalar, ayrılmalar ve tekrar birleşmeler yoluyla gerçekleşeceği için, kavramlar yeniden bir kod sistemine hapsolmaktan kurtularak özgürleşirler. Rizomatik düşünce, bu karakterinden ötürü yerleşik göstergelere karşı bir tür göçebe düşünce olarak ortaya çıkar.
Rizomatik düşüncenin belirli bir temele/köke dayanan ağaç biçimli düşünceleri yapıbozuma uğratma girişiminin en somut örneklerinden biri, Deleuze ve Guattari’nin psikanalize yönelik eleştirilerinde bulunabilir. Ağaç biçimli düşüncenin tipik bir örneği olan psikanaliz belirli bir temelden hareketle, insani varoluşun farklı veçhelerini Oedipus'u referans alarak anlamlandırmaya ve psikolojik olguları retrospektif biçimde Oedipus’a götürerek, aile aracılığıyla kökende temsil etmeye çalışır. Deleuze ve Guattari ise şizoanaliz aracılığıyla, Oedipus’ta temsil edilerek aşkınlaştırılan arzuyu temsil ve kodlama sisteminden kurtararak, arzunun toplumsal üretimini açığa çıkarmaya çalışırlar.
Rizomatik düşünce ile ağaç biçimli düşünce arasındaki temel ayrım noktalarından birisi de, kısa dönemli hafıza ile uzun dönemli hafıza arasındaki farktan neşet eder. Ayrıca bu ayrım, rizomatik düşüncenin yaratıcı karakterini gözler önüne serer. Kısa dönemli hafızayla uzun dönemli hafıza arasındaki ayrım niceliksel bir farka referansla kurulmaz, “kısa dönem hafıza bir köksap ya da kroki, uzun dönem hafıza ise ağaçsı ve merkezidir.”8 Uzun dönemli hafıza bir kökene doğru geri gider ve olguları belirli bir totaliteyle (aile, ırk, toplum vs) ilişkiye sokarak anlamlandırmaya çalışır. Bu çerçevede uzun dönemli hafızayla karakterize olan ağaç biçimli düşünce, eskinin/olmuş olanın tespitiyle sınırlı ve kopyalama mantığının tasallutu altındadır. Harita ise çoklu girişlere, çıkışlara, bağlanabilir, ters çevrilebilir hatlara sahiptir. Kopya başladığı yere dönme eğiliminde olması hasebiyle kendi kendine gönderimde bulunurken, harita yeni olana ve dışarıyla ilişki kurmaya açıktır. “Başladığı yere dönen kopyanın aksine haritanın birden fazla giriş noktası vardır.”9
Kısa dönemli hafıza ile uzun dönemli hafıza arasındaki farkın gösterdiği üzere, rizomun temel özelliklerinden birisi de onun yeni olana, dışarıya açıklığıdır. Rizomun çeşitlenerek, genişleyerek, yeni yollar bularak ilerlemesi, onun yaratıcı gücünü gözler önüne serer. Bu çerçevede rizomatik düşünceyle, Deleuze ve Guattari’nin yaratıcılıkla karakterize olan felsefe anlayışı arasında bir paralellik söz konusudur. Deleuze ve Guattari’ye göre “ her zaman yeni kavramlar yaratmak; felsefenin amacı budur.”10
Uzun dönemli hafıza, geçmiş değerlerin ve değerlendirme tarzlarının tasalluttu altında bulunduğu için, olguları ‘olmuş olanın’ perspektifinden anlamlandırmaya ve benzerliklerin izini sürerek, yeniyi eskinin farklı bir varyasyonu olarak telakki etmeye eğilimlidir. Uzun dönemli hafızanın perspektifinden çokluk, ‘bir’in ve özdeşlik mantığının egemenliğinden türetilir, dolayısıyla bu çokluk kopya üretimiyle karakterize olan sahte bir çokluktur. Kısa dönemli hafıza ise, ‘unutabilme’ yeteneği sayesinde olguları kendi özgünlüğü içerisinde kavrayabilen; onları bir kökene götürmek yerine yeni bağlantılara sokan, böylece farkı ve çokluğu üretebilen yaratıcı bir düşüncede ifadesini bulur. “Kısa dönemli hafıza için unutmak işlemin bir parçasıdır.”11
Yeni değerler ve değerlendirme ilkeleri yaratamayarak, hayatı mevcut yerleşik değerler çerçevesinde değerlendiren tepkisel bir düşünce, hayatının farklılığını ve oluşunu kavramak konusunda acziyete düşer. Geçmişe doğru iz sürerek, ‘farkı’ genel soyutlamalar yoluyla ‘kopya’ya dönüştürme eğilimindeki uzun dönemli hafızada ifadesi bulan ağaç biçimli düşünce, düşünceyi de hayatın bir kopyası olarak ele alarak düşüncenin yaratıcı gücünü yadsır. Rizomatik düşünce ise, hayata içkin güçleri bir araya getirerek onlar arasında yeni bağlantılar kurar ve “düşünceyi sonsuz potansiyeline”12 genişletir. Bu çerçevede Deleuze ve Guattari’nin yaratıcı bir edim olarak tanımladıkları felsefenin yaratıcılığı da bir tercihten ziyade, zorunluluktan neşet eder. Hayatın dönüşen ve farklılığı sürekli üreten gücü, uzun dönemli hafızanın perspektifinden kurtulmayı ve yeni düşünüş tarzları yaratmayı, yaşamla düşünce arasındaki birlikteliği sağlamayı gerektirir. “Bir yaratıcı haz uğruna çalışan biri değildir. Mutlaka ihtiyaç duyduğu için yaratır.”13
Orijinal kaynak: rizom (felsefe). Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Deleuze ve Guattari, belirli iki nokta arasında öngörürülebilir bir gelişim seyri izleyerek, stabil bir model çerçevesinde “bütün olanaklı olanı abluka altına alan” hareket tarzını evrim olarak adlandırır. Bu çerçevede “ağaç”ın bir evrimi vardır. Bkz. Gilles Deleuze ve Claire Parnet, Diyaloglar, çev. Ali Akay, Bağlam Yayıncılık, Ankara, 1990, s. 43-44 ↩
Gilles Deleuze ve Félix Guattari, A Thousand Plateaus, çev. Brian Massumi, Minnesota Press, Minneapolis, 2005, s. 5. ↩
F.J. Colman "Rhizome" içinde Deleuze Dictionary, der. Adrian Parr, Edinburgh Press, Edinburgh, 2005, s.234 ↩
Gilles Deleuze ve Félix Guattari, A Thousand Plateaus, s.18. ↩
A.g.y., s.10. ↩
Michel Foucault, "Nietzsche, Soybilim, Tarih", içinde Felsefe Sahnesi, çev. Işık Ergüden, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2011, s. 233 ↩
Gilles Deleuze ve Félix Guattari, A Thousand Plateaus, s.8. ↩
Gilles Deleuze ve Félix Guattari, A Thousand Plateaus, s.16. ↩
A.g.y., s.12. ↩
Gilles Deleuze ve Félix Guattari, Felsefe Nedir?, çev. Turhan Ilgaz, YKY, İstanbul, 2001, s.14 ↩
Gilles Deleuze ve Félix Guattari, A Thousand Plateaus, s. 16. ↩
Claire Colebrook, Gilles Deleuze, çev. Cem Soydemir, Doğu-Batı, Ankara, 2009, s. 28. ↩
Gilles Deleuze, İki Konferans, çev. Ulus Baker, Norgunk Yayıncılık, İstanbul, 2003, s.20. ↩
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page